SIKÇA SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI

İznik Konsilinde Ne Oldu?

 

     “Sevgili kardeşlerim, ortak kurtuluşumuzla ilgili

     olarak size yazmaya çok gayret ettim.  Bu arada sizi,

     kutsallara ilk ve son kez emanet edilmiş olan iman

     uğrunda mücadeleye özendirmek üzere yazma gereğini

     duydum.  Çünkü Tanrımızın lütfunu sefahate araç eden,

     tek Efendimiz ve Rabbimiz İsa Mesih’i inkâr eden bazı

     tanrısız kişiler aranıza gizlice sızdılar.” 

     (Yahuda 1:3-4)

 

                Türkiye’de yaygın olan uydurma bir hikâyeye göre, M.S. 325’te toplanan İznik Konseyinde papazlar bir yığın İncîl’den dördünü seçip diğerlerini yok etmişlerdir.  Bu aslı astarı olmayan hikayeye inanılması gerçekten son derece şaşırtıcı bir şeydir.  İznik Konsülünün, bir yığın İncîl’den dört tane seçip diğerlerini imha etmek için toplandığını ileri sürmek, tarihi gerçekleri saptırmaktan başka bir şey değildir.

 

                Tarih ilmini iyi bilenler bilirler ki:  Tarihte cereyan ettiği söylenen bir hadiseyi doğrulamanın tek yolu o hadisenin görgü şahitlerinin yazılarını incelemek ve değerlendirmektir.  Tarih ilmi bundan ibarettir.  İznik konseyi ile ilgili bilinen tarihi kaynaklar  sadece o konseye katılan ve orada konuşmaları kaydeden Evstatyus, Atanasyus ve Eusebyus’un eserleridir.  Bu belgeler  konsey başkanı olan Antakyalı Evstatyus’un bir eseri;  Atanasyus’un İznik Konseyinin Kararları adlı eseridir ve M.S. 350 ile 354 yılları arasında yazmıştır ayrıca 369 yılında Kuzey Afrikalı dini liderlere yazdığı bir mektup; ve  Sezariyeli Eusebyus’un 325 yılında yazdığı bir mektuptan oluşmaktadır.  Bunlardan başka hiçbir kaynak yoktur.

 

 

 

                Konsil, İmparator Konstantin tarafından toplanmıştır.  Konstantin’in bu davetine 2.048 patrik ve piskopos uyarak konsile katıldı.  Mevcut eski belgelere göre İznik konseyi M.S. 325 yılında, 20 Mayıs’ta  başlayan oturumlar 25 Temmuz’a kadar sürdü.

 Esasen Katolik olup, doktorasını İslâmiyet üzerine yapan Prof. Dr. Thomas Michelİznik  Konseyinin  esas tarihini  çok iyi 

bilmektedir.  Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde Dinler Tarihi programı çerçevesinde Hıristiyan Teolojisi ve dinine girişle ilgili dersler veren Michel, sömestr sonunda İlâhiyat Fakültesinden bazı meslektaşlarının derslerini Türkçeye çevirerek bir kitap halinde derlemelerini önermeleri üzerine, “Hıristiyan Tanrıbilimine Giriş” adlı kitabını yazmıştır.  Prof. Dr. Michel bu kitabında İznik Konseyinin neden toplandığını ve neyin tartışıldığını şöyle anlatıyor.

 

                “İskenderiyeli iki tanrıbilimci olan Atanasyus ve Aryus arasında başlayan tartışma tüm Hıristiyan Kilisesine yayıldı ve İlk Ökümenik (Evrensel) Konsilin İznik’te toplanmasına neden oldu. Atanasyus (ö. 373) ve Aryus (ö. 336) Tanrı Kelâmının olmakla birlikte, Kelâmın doğasını farklı şekilde algılıyorlardı. Atanasyus’a göre İsâ’da beden alan Kelâm, yani Tanrı Sözü, ezeliydi, yaratılmamıştı ve baştan beri Tanrıyla birlikte idi.

 

     Aryus’a göre ise Tanrı Kelâmı ezeli değildi, Tanrı tarafından, evren yaratılmadan önce ama zaman içinde yaratılmıştı. Aryus’a göre İsâ’da ezeli, yaratılmamış Kelâm değil, bir yaratık beden almıştı.  (Apolojetik literatürü (Kelâm) inceleyen Müslümanlar, sonradan Müslüman tanrıbilimcileri arasında Tanrı Kelâmı konusunda gelişen tartışma ile bir benzerlik farkedeceklerdir.  “Eş’ari” konumu Atanasyus’ınkini anımsatır, “Mu’tezile” görüşü ise Aryus’unkine yakındır.)

 

                Tartışma Kilisede uyuşmazlıklara neden olduğundan, hangi ifadenin gerçeğe daha yakın olduğuna karar vermek üzere Konstantin İznik Konsilini topladı.  Konsil Atanasyus’ın ileri sürdüğü formülü onayladı ve  Aryus’unkini reddetti.  Konsilin saptadığı ve imanın kısa özetini içeren Credo (Amentü - İman ikarı)da Tanrı Kelâmının bir yaratıktan değil, Tanrının gerçek doğasından ileri geldiği belirtildi.”

 

                Tarihsel kaynaklara göre İznik Konseyine katılanlar sadece İsâ Mesih’in Tanrılığını tartışmak için toplanmışlardır.  Bazılarının yanlış olarak düşündüklerinin aksine, İznik Konseyinde İncîl metni tartışılmadı.  Atanasyus ve Aryus, karşıt tezleri savunmak için aynı İncîl metnini kullandılar. Konseye katılanlar arasında İncîl metni ya da içeriği konusunda her hangi bir ihtilafın olduğu kesinlikle kaydedilmemiştir.
 

 Uzun tartışmalardan sonra, konsey, İsa Mesih’in Tanrı’yla aynı öze sahip olduğu görüşünü benimsedi.  Konseyin sonunda İsâ Mesih’in Tanrı olduğu ortak bir bildirgeyle kabul edilmiştir.  M.S. 325’te İznik’teki konseyde hazırlanan ve bugünkü Mesih İnanlıların mezheplerinin hemen hemen hepsince kabul edilen inanç bildirgesi şöyledir:

 

     “Her şeye gücü yeten, görülen ve görülmeyen, bütün

     şeylerin Yaradanı olan bir tek Baba Allah’a inanıyoruz;

     Bir tek Rab İsâ Mesih’e inanıyoruz: Allah’ın Oğlu,

     Baba’dan doğan biricik Oğul, yani Baba’nın öz

     varlığından oluşan Allah’tan Allah, Nurdan Nur, gerçek

     Allah’tan gelen gerçek Allah, yaratılmış değil,

     doğurulmuş, Baba’nın aynı öz varlığına sahip olan,

     Kendi aracılığıyla gökteki ve yerdeki her şey yapılmış,

     biz insanlar için ve kurtuluşumuz için gökten inmiş,

     insan bedeni almış ve insanlar arasında yaşamış,

     sıkıntı çekmiş ve üçüncü günde ölümden dirilmiş, göğe

     yükselmiş, dirilerle ölüleri yargılamaya gelecek olan

     O’dur;  Ve Kutsal Ruh’a da inanıyoruz.”

 

                İşte, gerçekler ortada. İznik Konseyi’nde İncîl tahrif edilmemiş, değiştirilmemiştir.  Zaten M.S. 325 yılında İncîl’i tahrif etmek imkânsız bir iş olurdu.  O tarihe gelindiğinde Hindistan’dan İrlanda’ya, Etiyopya’dan Kuzey Almanya’ya kadar her yerde İsâ Mesih’e inanan topluluklar vardı.  Ayrıca, İsâ’nın Tanrılığı hakkındaki inanç, İznik Konseyinde uydurulmuş değildir, başlangıçtan beri ve her devirde bütün Mesih topluluklarınca benimsenmiştir.  Bu inanç bildirisi hemen hemen tüm Mesih inanlılarınca kabul edilmektedir.  Örneğin, eğer bir kimse neye inandığımız öğrenmek istiyorsa, Kutsal Kitapta öğretilen doktrin sistemini içerdiğini kabul ettiğimiz bildirge açıklamalara baksın.  Westminister İnanç Açıklaması ile Elçilerin İnanç Bildirgesini karşılaştırması yeterli olacaktır.


           

 

 

     İkinci Evrensel Konsey M.S. 381 yılında Constantinople’da (yani şimdiki İstanbul’da) toplandı.  186 dinî önderin katıldığı bu konsey, Makedonyus ve Sabelliyus’a karşı gelerek Kutsal Ruh’un Tanrılığını vurguladı.  İznik’te hazırlanan ve İstanbul’daki ikinci evrensel konseyde (M.S. 381) biraz daha geliştirilen inanç bildirisi şöyledir: 

 

     “Her şeye gücü yeten, göğün, yerin, görülen ve

     görülmeyen büyün şeylerin Yaradanı olan tek bir Baba

     Tanrı’ya inanıyoruz.  Tek Rab İsa Mesih’e inanıyoruz.

     Tanrı’nın biricik Oğlu, ezelden beri Baba’dan doğan, Nur’dan

     gelen Nur, gerçek Tanrı’dan gelen gerçek Tanrı, yaratılmış

     değil, doğurulmuş, Baba ile aynı öze sahip olan, kendi

     aracılığıyla her şey yaratılmış, biz insanlar için

     kurtuluşumuz için göklerden inmiş, Kutsal Ruh ve bakire

     Meryem aracılığıyla beden alıp insan olmuş, Pontiyus

     Pilatus’un emriyle bizim için çarmıha gerilmiş, sıkıntı

     çekmiş, gömülmüş, göklere yükselmiş, Baba’nın sağında

     oturmuş, dirilerle ölüleri yargılamaya görkemle gelecek

     O’dur.  O’nun egemenliği hiç son bulmaz.

 

     Kutsal Ruh’a da inanıyoruz.  Rab olan, yaşam veren,

     Baba’dan çıkıp gelen, Baba ve Oğul ile birlikte tapınıp

     yüceltilen, peygamberlerin ağzından konuşan O’dur.

 

     Havarilerin yolunda olan tek bir evrensel topluluğa

     inanıyoruz. Günahların bağışlanması için tek bir

     vaftizi tanıyoruz.  Ölülerin dirilişini ve gelecek

     çağın yaşamını bekliyoruz.”

 


               

Bu, Kutsal Kitap tarihi, arkeolojik ve bilimsel gerçeklerde olduğu gibi ahlaki ya da dinsel öğretilerin tümünün esinlendiği anlamına gelir.  Bu esinleme sadece Kutsal Kitabın bütününü kapsamakla kalmaz ancak kullanılan her kelimeyi içine almaktadır.  Buna “sözel esinleme” adı verilir.  Kutsal Yazıların her kelimesi Tanrı esinidir.  O, hiçbir zaman değişmeyen, tek emin temeldir.”